Hipertansiyon ve renal hastalık arasındaki ilişki iki yönlüdür. Hipertansiyon,
nefropatinin en önemli nedenleri arasında yer alırken, renal parankimal ve
vasküler sebepler de sekonder hipertansiyonun en sık rastlanan etiyolojisini oluşturur.
Diğer yandan, hangi düzeyde olursa olsun renal fonksiyon bozukluğu kardiyovasküler
hastalık prevalansını artırır ve prognozu kötüleştirir. Hipertansiyonlu
hastalardaki böbrek tutulumu, kardiyovasküler ve serebral nedenlerden sonra
üçüncü en sık ölüm nedenidir. Son dönem böbrek hastalığının diyabetten sonraki
en sık ikinci sebebi hipertansiyondur.
Kronik böbrek hastalığı, üç aydan uzun süreli böbrek hasarı ve/veya böbrek
fonksiyon bozukluğu olarak tanımlanır. Glomerüler filtrasyon hızı (GFR) kadınlarda
erkeklerden %8 civarında daha azdır ve dördüncü veya beşinci dekaddan
sonra her yıl 1-2 ml/dk azalır. Sistolik kan basıncının kontrol altına alınamadığı
hipertansiyonlularda, GFR’daki yıllık azalma 4-8 ml/dk’ya kadar çıkar. Böbrek disfonksiyonu,
GFR’in 89 mL/dk/1.73 m2 ve altına inmesiyle başlar. İlave bir bulgu
olmasa bile, 3 aydan daha uzun bir süre GFR’ın 60 ml/dk/1.73 m2’nın altına inmesi
böbrek disfonksiyonunu gösterir. Bu da, 60 yaş altındaki kişilerde erkeklerde >1.5
mg/dL; kadınlarda ise >1.3 mg/dL kreatinin seviyesine karşılıktır. 60 yaş üzerinde
ise, GFR hesaplamak için MDRD formülü kullanılmalıdır.
Kronik böbrek hastalığının diğer önemli parametresi proteinüridir (>300 mg/
gün veya 200 mg/g kreatinin). Mikro-albüminüri ise, rutin idrar tahlilinde tayin edilemeyecek
kadar düşük düzeylerde (30-299 mg/gün) albümin atılımını ifade eder
ve diyabetik nefropatinin en erken bulgusudur. Mikro ve makro-albüminüri sadece
renal hasarın göstergesi değildir; kardiyovasküler risk artışını da ortaya koyar.
Diyabet ve böbrek hastalığında kan basıncı hedefleri 130/80 mmHg altı olarak
belirlenmiştir. Kronik böbrek yetersizliğinin önlenmesi bakımından, bu hastaların
yakın takibi ve hedef değerlerine ulaşılması önemlidir. Belirgin böbrek hastalığı gelişmiş
hastalarda uygun antihipertansif tedavi, hastalığın ilerlemesini ve son dönem
böbrek hastalığına gidişi yavaşlatır.
RAS blokeri içeren antihipertansif tedavi rejimleri, renal fonksiyonların korunması
veya hastalık progresyonunun azaltılmasında, diğer antihipertansif ilaçlara
göre daha üstündür ve nefropatili hastalarda arter basıncı ne olursa olsun, mutlaka
bir ACE inhibitörü veya ARB kullanılmalıdır. Nefropati durumunda, iki veya
daha fazla antihipertansif ilacın birlikte kullanımı genellikle zorunludur. Diüretik
kombinasyonu söz konusu olduğunda, özellikle böbrek hastalığının orta-ileri düzeylerinde
furosemid, tiyazidlere göre daha uygundur. Diğer yandan, nefropatili
hastada bazı dihidropiridin grubu KKB’lerin tek başına kullanılması, afferent arteriol
dilatasyonu sonucunda intraglomerular basıncı artırdığından uygun değildir.
Ancak, uzun reseptör yarı ömrüne sahip 4. kuşak dihidropiridinler (lerkanidipin,
lasidipin, benidipin, barnidipin) hem afferent, hem de efferent arteriol dilatasyonu
yaptığından bu kapsamın dışındadır ve rahatlıkla kullanılabilirler.
Nefropatili veya yüksek nefropati riski taşıyan hastaların kan basıncı kontrolü
yetersiz düzeydedir. Bunun en büyük nedenlerinden biri, nefropatili hastalarda
ACE inhibitörleri ile tedavinin ilk birkaç haftasında görülebilen kreatinin seviyelerindeki
geçici yükselmeler nedeniyle, ilacın gereksiz yere kesilmesidir. Nefropatili
hastaların çoğunda, ACE inhibitörü veya diğer antihipertansif ilaçlarla tedavinin ilk
günlerinde görülen kreatinindeki hafif yükselmeler, renal iskemiden kaynaklanır
ve kreatinin seviyeleri genellikle birkaç hafta içinde başlangıç düzeylerine düşer.
Antihipertansif tedaviye devam edildiği takdirde, takip eden aylar ve yıllar içinde,
hastaların çoğunda renal fonksiyonlardaki düzelme artar veya böbrek hastalığının
ilerleme hızı azalır. Diğer yanlış bir uygulamaysa, ileri nefropatide tedavinin daha
fazla ihmal edilmesidir. RAS blokerleri veya diğer antihipertansif ilaçların mutlak
kontrendike olduğu renal fonksiyon bozukluğu düzeyi yoktur. Aksine, renal hasar
düzeyi arttıkça yarar da artar. Bununla birlikte, akut renal yetersizlik, hiperpotasemi
riski yakından takip edilmelidir.
BÖBREK DİSFONKSİYONU OLAN HİPERTANSİYONLU HASTAYA YAKLAŞIM
Yorum