Başlangıçta normal veya yüksek olan sistolik ve/veya diyastolik kan basıncının şiddetli ve ani yükselmesi ile oluşan ve kan basıncının süratle düşürülmesi gereken klinik tablo “Hipertansif Kriz” olarak değerlendirilir. Diyastolik kan basıncının devamlı 130 mmHg’nın üzerinde olması sıklıkla vasküler hasara neden olabilir. Fakat bazı hastalarda bu değerin altında da damar hasarları oluşabilir. Bu nedenle kan basıncının mutlak değerlerinden çok, kan basıncının yükselme hızı ile eşlik eden klinik tablo hipertansif krizin temel belirleyicisidir. Hipertansif krizler, genel olarak hipertansif popülasyonun %1-2’sinde, 70 yaşın üstünde ve siyah ırkta daha sık olarak görülür. Genetik özellik gösterilmiştir....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1153
HİPERTANSİYONDA ACİL DURUMLAR
HİPERTANSİF ENSEFALOPATİ
Serebral perfüzyon basıncı (SPB)=Ortalama KB-intraserebral basınçdır. Serebral kan akımının otoregülasyonu için SPB’nin alt ve üst sınırları 50-150 mmHg dir. SPB’nin üst sınırı 150 mmHg’nın üzerine çıktığında otoregülasyon bozulur, aniden serebral arterlerde vazodilatasyon ve perivasküler ödem gelişir. Sonuçta, klinik olarak hipertansif ensefalopati oluşur. Burada KB’nin yükselmesinden daha önemli olan, KB’nin hızlı yükselmesidir. Genç normotansif hastalarda da ani KB yüksekliği hipertansif ensefalopati yapabilir. Semptomlar 48-72 saat içinde gelişebilir. İlk semptom, genellikle yaygın ve şiddetli baş ağrısıdır. Bulantı, kusma, görme bozukluğu, konfüzyon, somnolans, stupor, konvülziyon ve koma görülebilir. Geçici fokal nörolojik defisit saptanabilir. Göz dibinde papil ödemi görülebilir. Hasta yoğun bakıma alınmalıdır....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 2043
DİRENÇLİ HİPERTANSİYON
Tümü optimal dozda kullanılan en az üç ilaçla yapılan ve içinde diüretik de olan tedaviye rağmen kan basıncının hedeflerin altına düşmemesine “Dirençli Hipertansiyon” adı verilir. Dört veya daha fazla ilaçla kontrol edilen hipertansiyon da dirençli hipertansiyon olarak isimlendirilmelidir. Tüm hipertansiyonların yarıdan fazlasının tedavi sonucunda 140/90 mmHg altına inmediği bilindiği için, bu çok sık rastlanan bir durumdur. Ancak bu hastaların büyük çoğunluğu “yalancı dirençli (psödorezistans)” hastalardır. Tedaviye yetersiz yanıtın pek çok nedeni olabilir. Hatalı hekimlik uygulamaları, hastaya ait faktörler, ilaca bağlı faktörler veya çevresel faktörler her zaman göz önüne alınmalıdır. Aşağıdaki faktörlerin tümünün ekarte edilmesinden sonra hastada dirençli hipertansiyon bulunduğu söylenebilir....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1233
HİPERTANSİF ACİLLERE KLİNİK YAKLAŞIM
Hipertansiyon krizi nedeniyle acil polikliniğe başvuran hastalarda öncelikle hastanın hangi hipertansif acil tabloya konumlandırılacağına karar verilmeli, kan basıncı gerçekçi bir şekilde sınıflandırılmalı, hasta uygun şekilde konumlandırılmalıdır.Acil hipertansif tablolarda anamnezde öncelik uç organ hasarı, birlikte bulunan koşullar ve sekonder hipertansiyona yönelik olmalıdır. Hastaların aldıkları tedavi (hangi ilaçları aldıkları, tedaviye uyum, uygunsuz ilaç kullanımı), hipertansiyon ve mevcut semptomların süresi, diğer tıbbi problemler, son adet tarihi, kardiyovasküler şikayetler (konjestif kalp yetersizliği belirtileri, angina, aort diseksiyonu, nefes darlığı), merkezi sinir sistemine ait şikayetler (baş ağrısı, yeni ortaya çıkan görme bozukluğu, kilo kaybı, bulantı-kusma, halsizlik ve yorgunluk, konfüzyon ve mental bozukluk), hematüri veya oligüri varlığı, karın ağrısı veya görme bozukluğu gibi şikayetlerin olup olmadığı sorgulanmalıdır....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1089
HİPERTANSİF ACİLLERIN TEDAVİSİ
Acil hipertansif tabloların tedavisinde, hastane öncesinde kan basıncı düşürücü tedaviden kaçınılmalı ve tedavi öncelikle semptomatolojiye yönelik olmalıdır. Acil poliklinikte, öncelikle hasta ilk muayene sonrası sessiz ve sakin bir ortamda dinlendirilmelidir. Hedef organ hasarı varlığı araştırılmalı ve varsa IV tedavi başlanmalıdır. Hedef organ hasarı yoksa, oral tedavi düzenlenerek hasta taburcu edilebilir. Kan basıncının kısa sürede düşürülmesi ne gerekli ne de yararlıdır; aksine zararlı olabilir. Hipertansif acil tablolar ile ilgili olarak bilinmesi gereken en önemli kural, tedavi edilmesi gerekenin kan basıncı yüksekliği değil, mevcut klinik tablo olduğudur. Yani, kan basıncı değeri değil hasta tedavi edilmelidir....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1196
AKUT KORONER SENDROM VE HİPERTANSİYON
Hipertansiyon MI riskini 2-3 kat artırmaktadır. Ancak HT’da sessiz miyokard iskemisi veya sessiz miyokard infarktüsü görülme sıklığı fazladır. MI’ların %35-48’i klinik olarak farkedilmemektedir. SKB’da her 25 mmHg artış veya DKB’da her 15 mmHg artış, re-infarkt riskini sırasıyla %37 ve %40 artırmaktadır. Bu hastalarda kardiyak mortalite de yüksektir. Hipertansif akut MI‘lı hastalarda; atrial fibrilasyon, ventriküler taşikardi ve fibrilasyon, kardiyojenik şok oranı normotansif olanlara göre daha fazladır....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1236
AKUT İNME VE HİPERTANSİYON
Hipertansiyon atağı ile birlikte kanayıcı veya tıkayıcı tipte serebrovasküler olay sözkonusu
olduğunda, kan basıncının düşürülmesinden özellikle kaçınılmalıdır. Otoregulasyon
eğrisi sağa kaymış bulunduğundan, kan basıncının düşürülmesi serebral perfüzyonun azalması
ve iskeminin artması ile infarkt alanının genişlemesi sonucunu getirecektir. Ancak diyastolik
kan basıncı >130 mmHg ise veya hipertansif ensefalopati, subaraknoid kanama, akut kardiak
veya renal problem varsa ılımlı (başlangıç kan basıncının %20’sinden fazla olmamak üzere)
kan basıncı düşürülmesi yoluna gidilebilir. Bu durumda, mutlaka intravenöz tedavi tercih
edilmeli ve ilk tercih edilecek ilaç nitroprussit olmalı, nitrogliserinden kaçınılmalıdır....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1193
AKUT SOL KALP YETERSİZLİĞİ VE HİPERTANSİYON
Akut sol kalp yetmezliği (kardiyojenik pulmoner ödem), Pulmoner kapiller “wedge” basıncında (PCWP) ani artış sonucu, proteinden fakir sıvının pulmoner endoteli geçip pulmoner interstisyumda ve alveollerde birikmesidir. Akciğer diffüzyon kapasitesinin azalmasına bağlı olarak hipoksi ve ortopne oluşur....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1185
AORT ANEVRİZMASI / AORT DİSSEKSİYONU VE HİPERTANSİYON
Hipertansif hastalarda, hipertansiyonun bir komplikasyonu olarak kabul edilebilecek
aort anevrizmaları, abdominal ve torakal olarak ikiye ayrılır.
Abdominal aort anevrizmaları, semptom görülmeksizin ilerleyici genişleyebilir.
Prognozları kötüdür ve tedavi edilmezse ölümle sonuçlanabilir. Popülasyonun
gittikçe yaşlanması ve tanı metodlarının gelişmesi, bu hastalığın tanımlanma olasılığını
artırmıştır. Erkeklerde 55 yaş, kadınlarda 70 yaşından sonra dramatik bir
yükseliş gösterir. Erkek kadın oranı 3/1’dir. 70 yaşın üstünde görülme oranı %4’e
yakındır....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1873
AKUT BÖBREK YETERSİZLİĞİ VE HİPERTANSİYON
Akut böbrek yetersizliği (ABY), böbrek fonksiyonlarının kısa zaman içinde ani olarak bozulması ile tanımlanabilir. Bu klinik tablo, glomerüler filtrasyon miktarında düşme sonucu azotlu artık maddelerin kanda birikimiyle kendini gösterir. Sıklıkla idrar miktarında azalma da görülmekle birlikte, bu şart değildir. Oligüri olmaksızın da böbrek fonksiyonu akut olarak bozulabilir, akut renal yetmezlikte azotemi yükselmesi esas olup, idrar miktarı tubuler fonksiyonların etkilenme durumuna göre değişkendir, idrar miktarı 1-2 litre olsa bile kalitesizdir....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1435