Bu ilaçlar, damar düz kası ve miyokard hücre membranında adrenerjik (a1, b1) ve angiotensin II tip 1 reseptörlerin uyarılması ile çalışan, voltaja bağımlı L-Tipi yavaş kalsiyum kanallarını inhibe ederler. Kalsiyum kanal blokerlerinin düz kas hücresindeki etkisi, venöz yatağa göre arteriyel duvarda çok daha fazladır. Meydana gelen arteriyel dilatasyon sonucu periferik direncin azalması, kalsiyum kanal blokerlerinin başlıca antihipertansif etki mekanizmalarıdır....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 3664
KALSİYUM KANAL BLOKERLERİNİN ETKİLERİ VE SINIFLANDIRILMASI
KALSİYUM KANAL BLOKERLERİNİN KARDİYOVASKÜLER ETKİLERİ
Kalsiyum Kanal Blokerleri (KKB), yaklaşık son 40 yıldır klinik kullanım alanında
bulunan, yapısal ve farmakolojik olarak, birbirinden farklı üç sınıf (fenilalkilaminler,
benzotiayzepinler ve dihidropiridinler) ilaçtan oluşmaktadırlar. Bu farklı
sınıflardaki KKB’lerin ortak farmakolojik etki mekanizması, L-tipi kanalları bloke
ederek hücre içine Ca++ girişini azaltmaktır. Bu ilaçların bölgesel dolaşıma, sinus
düğümüne, atriyoventriküler ileti sistemine ve miyokardiuma etkileri değişiktir. Bu
nedenle, KKB’lerin klinik uygulamada endikasyonları, kontrendikasyonları, yan etkileri
ve diğer ilaçlarla etkileşimleri de birbirinden farklıdır....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 3808
KALSİYUM KANAL BLOKERLERİNİN SEREBRAL VE RENAL ETKİLERİ
Kalsiyum kanal blokerlerinin serebral etkileri: Kalsiyum kanal blokerleri hipertansiyonlu hastalarda inme sıklığını diğer antihipertansif ilaçlardan daha fazla azaltırlar. Kalsiyum kanal blokerleri vazodilatör etkileriyle akut serebrovasküler olaylara, özellikle de subaraknoid kanamaya sekonder vazospazmı azaltırlar. Ancak bu endikasyon sadece parenteral nimodipin için onaylanmıştır....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1908
KOMBİNASYONDA KALSİYUM KANAL BLOKERLERİ
Geçen yüzyılın son dekadlarında kalsiyum kanal blokerleri hakkında yapılan
yayınlar, bu ilaçlara olan ilgiyi ve kullanımlarını oldukça azaltmış, fakat bu görüşlerin
pek çok araştırıcı tarafından çürütülmesi sonucu, bu grup ilaçların kullanımları
son zamanlarda daha da artmıştır. Kalsiyum kanal blokerlerinin hipertansiyon
tedavisi için kullanılmalarının yanı sıra, koroner hastalıklarında da kullanılması
tedavide kullanım alanını arttırmaktadır....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 6041
DÖRDÜNCÜ KUŞAK DİHİDROPİRİDİNLER VE LERKANİDİPİN
Lerkanidipinin de içinde bulunduğu 4. kuşak kalsiyum kanal blokerleri, yağda
yüksek oranda çözülme, kısa plazma yarı ömrü, uzun reseptör yarı ömrü ve
bunların sonucunda da uzun etki süresine sahip ilaçlardır. Bu ilaçlar, L tipi kalsiyum
kanallarından kalsiyumun vasküler düz kas hücreleri içine girişini engelleyerek sistemik
vazodilatasyon yaparlar. Lerkanidipin yağda yüksek oranda çözülme yeteneği
sonucunda hidrofobik hücre duvarına daha iyi penetre olur ve burada uzun
süre kalarak uzun bir etki süresi sağlar, bu özelliği de günde bir kez uygulamaya
olanak tanır....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 4937
KOMBİNASYON TEDAVİSİNİN ANAHATLARI
Kombinasyon tedavisi; daha iyi kan basıncı kontrolü, daha iyi hedef organ koruyucu etki, ilaçlar için düşük yan etki profili ve daha iyi hasta ve doktor kompliansı elde etmek için gereklidir.Hipertansiyon patogenezinde farklı birçok mekanizma rol oynadığı için etki mekanizmaları farklı birden çok ilacın kombinasyonu kullanılır. Hedef kan basıncına ulaşmak, monoterapi ile %40-50 hastada, kombinasyon tedavisi ile >%70 hastada sağlanmaktadır....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1530
DİÜRETİKLERLE KOMBİNASYON
Diüretikler, kombinasyonda en sık kullanılan ilaç grubudur. Eğer ikili kombinasyonda
kullanılmamışsa, kan basıncında yeterli bir azalma sağlanamamışsa
veya üçüncü bir ilaca gereksinim duyuluyorsa, bu ilacın kesinlikle diüretik olması
gerektiği genellikle kabul edilen görüştür. Seçilecek diüretiğin uzun etkili olması
gerekir, bu nedenle furosemid gibi tiyazid grubu diüretikler tercih edilirler....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 2145
KALSİYUM KANAL BLOKERLERİYLE KOMBİNASYON
Zamanımızda kalsiyum kanal blokerleri ile ACE inhibitörleri veya ARB’lerin
kombinasyonundan çok olumlu sonuçlar alınmıştır. Bu kombinasyonda
ACE inhibitörleri veya ARB’ler hem dihidropiridin hem de non dihidropiridin
ilaç grupları ile kombine edilebilirler. Bu kombinasyon ile hipertansiyona bağlı
sol ventrikül hipertrofisinin geriletilmesi monoterapiye göre çok daha etkili olmaktadır.
Ayrıca, bu tip kombinasyonlar diabetik nefropatiye bağlı hipertansiyon
olgularında da monoterapiye göre daha etkilidir. Bu kombinasyonu yapan iki ilaç
grubunun etki mekanizmaları farklıdır, ACE inhibitörleri daha çok yüksek renin
seviyelerinde daha etkili iken, kalsiyum kanal blokerleri düşük renin seviyelerinde
daha etkili olurlar. Dolayısı ile kombinasyon tedavisi her iki durumda da etkili olur.
Ayrıca, kalsiyum kanal blokerlerine bağlı refleks taşikardi ve ödem bu kombinasyon
sonucu azalır....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 2746
SABİT DOZ KOMBİNASYON VEYA SERBEST KOMBİNASYON SEÇİM KARARI
Hipertansiyon tedavisinde kombinasyon tedavisinin yararı, gerekirse bazı hipertansiyon
tiplerinin başlangıç döneminde dahi tatbik edilebileceği şekilde
geniş kabul görmüştür. Bu nedenle, pek çok sabit doz kombinasyonları ortaya
çıkmıştır. Kombine formlar genellikle ikili, nadiren de daha fazla ilaçtan oluşurlar.
Bu formlar daha önce monoterapide denenmiş ilaç kombinasyonlarını içerirler
ve kullanılmalarındaki kolaylık, hekim hasta ilişkisinin kısıtlı bir zamana sığdırıldığı
ortamlarda, örneğin pek çok hastanın kısa bir zaman dilimi içinde bakıldığı poliklinik
ortamlarında yararlıdır. Bu tip kombinasyonların avantajları ayrıca şöyle sıralanabilir:...
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 2210
İKİDEN FAZLA İLAÇLI KOMBİNASYON
Yüksek kan basıncını normal seviyelere indirmek için monoterapinin pek çok olguda
yetersiz olduğu, buna bağlı olarak da monoterapide kullanılan ilacın dozunu artırmaktan
ziyade kombinasyon tedavisinin uygulanmasının uygun olacağı genel kanaat olarak
kabul edilmektedir. Kombine tedavi denilince doğal olarak, öncelikle iki ilacın kombinasyonu
akla gelmektedir. Fakat bazı hastalarda pek çok kez ikili kombinasyon yetmemekte, ilave
olarak tedaviye üçüncü veya daha fazla ilacın eklenmesi gerekmektedir. Yapılan kapsamlı
çalışmalarda, istenilen kan basıncına ulaşmak için kullanılan ilaçların sayısı ortalama, UKPDS
çalışmasında 2.6; ABCD çalışmasında 2.8; MDRD çalışmasında 3.6; HOT çalışmasında 3.3;
AASK çalışmasında 3.8 olarak bulunmuştur. Doğal olarak, verilen bu rakamlar ortalama
değerlerdir ve bazı hastalarda bu rakam 5’lere çıkmaktadır....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1837
HİPERTANSIYONDA TEDAVİ BAŞARISIZLIĞI VE NEDENLERİ
Hipertansiyonun çok yaygın bir durum olmasına ve etkili ilaçlar geliştirilmesine rağmen, yeterince tedavi edilebildiğini söylemek zordur. Yapılan büyük çaplı araştırmalarda, gösterilen tedavi hedeflerine, kılavuzların önerilerine ve ilaç sanayindeki gelişmelere rağmen hipertansiyon tedavisinde erişilen değerler halen beklentilerin altındadır ve tüm dünyada hipertansif hastaların pek çoğunun kan basıncının kontrolsüz olduğu söylenebilir. Bu istatistikler, hipertansiyon tedavisindeki “yarılar kuralının” doğruluğunu göstermektedir. Buna göre, hipertansif hastaların ancak yarısına tanı konulmakta, tanı konulanların ancak yarısına tedavi uygulanmakta ve tedavi alan hastaların da ancak yarısında kan basınçları kontrol altında tutulabilmektedir...
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1490
TEDAVİ UYUMU KAVRAMI
Hipertansiyon tedavisinde başarı pek çok faktörle ilişkilidir. Kan basıncı kontrolü tedavi sırasındaki farmakolojik yanıt dışında yan etkiler, tolerabilite, tedavi maliyeti, hastalığa ilişkin toplumsal inançlar, uygunsuzluk, üretkenlik kaybı, daha önceki tedavi başarısızlıkları, yaşam kalitesi, laboratuvar masrafları gibi faktörler de rol oynar. Bu nedenle, başarısız hipertansiyon tedavisinde uyumsuzluk kararı verilmeden önce bu faktörlerin tümü gözden geçirilmelidir....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1694
HİPERTANSİYONDA TEDAVİ UYUMSUZLUĞUNUN NEDENLERİ
Hipertansiyonda tedavi uyumsuzluğuna yol açan nedenler aşağıda görülmektedir. Bu nedenlerin çok önemli bir kısmı yetersiz hasta-hekim ilişkisi sonucudur. Yan etkiler, özellikle de öksürük ve pretibial ödem gibi masum olsa da semptomatik olan yan etkiler bir başka önemli uyumsuzluk nedenidir. İlginç olarak, bazen ilacın kendi doğal etkisi bile uyumsuzluk nedeni olabilir. Buna örnek olarak, diüretiklerin yol açtığı artmış diürezin hastanın sosyal hayatını etkilemesi verilebilir. Buna karşılık, fiyat nadiren uyumsuzluk nedeni olur, çünkü hastaların önemli bir bölümünde ilaç hastanın sosyal güvenlik kuruluşu tarafından karşılanır....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1476
HİPERTANSİYONDA TEDAVİ UYUMSUZLUĞUNUN SONUÇLARI
Kronik asemptomatik klinik tablolarda, tedavinin yararları kanıtlanmış olmasına
rağmen genellikle tedaviye devam oranları düşüktür. Hipertansiyonda uyum
konusuyla ilgili çalışmalar, tedaviye başlandıktan 1 yıl sonra hastaların yarısının ilacı
almayı kestiklerini ve tedaviyi kesen hastalarda ölüm veya ilk kardiyovasküler hospitalizasyonda
%63’lük bir artış ve yıllık tıbbi masraflarda da %74’lük bir artış olduğunu
göstermiştir. Bu durumun pek çok nedeni vardır, ancak ilaçların niteliğinin
bu olaydaki etkisi fazla değildir....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1508
HİPERTANSİYON TEDAVİSİNDE UYUMU ARTIRMA
Hipertansiyonda tedavi uyumsuzluğuna yol açan nedenlerin çok önemli bir
kısmı yetersiz hasta-hekim ilişkisinin sonucudur. Hipertansiyon tedavisinin yaşam
boyu sürmesi nedeniyle, hekimin hasta ile sağlıklı ve sürekli iletişim halinde
olması gerekir. Hastaya hastalığın önemi, riskleri ve prognozu anlatılmalı; tedavinin
hedefleri, yararları, riskleri ve yan etkileri konusunda yeterli bilgi sunulmalıdır. Tedaviye
uyumu arttırmanın en iyi yollarından biri, tedavi yaklaşımlarında hastanın aktif
katılımının sağlanmasıdır. Hastanın ev koşullarında kan basıncını ölçmesi ve izlemesi
ve aile fertlerinin de hastayla birlikte tedavi, takip ve diyet programına katılması
tedavide başarıyı arttıracaktır....
Yazar:
Ziyaret Sayısı: 1493