Sekonder hipertansiyon nedenleri arasında bazı kanser türlerinin de olabileceği
klasik bilgilerimiz arasındadır. Bazı böbrek karsinomları, daha çok endokrin orijinli
kanserlerde (tiroid, sürrenal), MEN (multipl endokrin neoplazmlar), hatta çok nadiren
hepatosellüler karsinomlarda, bir fizik bulgu olarak hipertansiyon da karşımıza
çıkabilir.
Esansiyel hipertansiyonlularda yüksek kanser insidansının olup olmadığı konusunu
ikiye ayırmak gerekir. Birincisi, hipertansiyon ile kanser ilişkisi, ikincisi ise tedavide
kullanılan antihipertansif ilaçların kanser yapıp yapmadığıdır.
Bazı araştırıcılar, yirminci yüzyılın son yarısında yaptıkları araştırmalara göre hipertansiyonlularda
kanser oranının daha yüksek olduğunu iddia etmişlerdir. Bu iddialardan
birisi, hipertansiflerde prostat kanseri insidansının yüksek olduğuna aittir. 2010
yılında Norveç’te yayınlanan ve yaklaşık 9 yıl süren, 78.768 kişiyi kapsayan bir çalışma
da bu görüşü desteklemiştir. Daha önceki yıllara ait raporlarda da böbrek, kolon ve
hatta endometriyum kanserleri ile hipertansiyon arasında ilişki olduğu, özellikle 50
yaş altında olan ve on yıldan daha uzun süre devam eden hipertansiyonlularda daha
yüksek oranda görüldüğü bildirilmektedir. Bu hastalarda obezite, sigara içimi diğer
risk faktörleri idi. Son zamanlarda, bu görüşleri benimseyen araştırıcı sayısı azalmıştır.
Metabolik sendromlularda kolorektal kanser riskinin fazla görüldüğü, buna neden
olarak da hiperinsülineminin rolü olabileceği bildirilmiştir.
Antihipertansif ilaçlarla kanser ilişkisi de çok tartışılmıştır. Yirminci yüzyılın ikinci
yarısının başlarında çok sık kullanılan rezerpinin, kadınlarda meme kanseri riskini
artırdığı gösterilmiştir. Daha sonraları kullanılmaya başlanan diüretiklerin, böbrek ve
mesane kanseri olma riskini artırdığı, kalsiyum kanal blokerlerinin daha çok gastrointestinel
kanal kanserlerini artırdığı iddia edilmiştir. Çok yenilerde, ARB’lerin kanser
riskini artırdığı iddia edilmiştir. Pek çok araştırıcı ise, aynı gruba giren tüm ilaçların etkisinin
aynı olmadığını, molekül yapılarının etkisinin bulunabileceğini kabul etmektedir.
Tüm antihipertansiflerin bu etkisinin araştırıldığı ve 324.168 kişiyi kapsayan bir
meta-analiz 2011 Ocak ayında yayınlanmıştır. Bu araştırmaya göre, kanser riski yönünden
diüretiklerin, beta reseptör blokerlerin, kalsiyum kanal blokerlerin, ACEI ve
ARB’lerin plasebodan farklı olmadığı ortaya çıkmıştır. Sadece ACEI ile ARB kombinasyonu
yüksek risk göstermektedir.
Diğer yandan, antihipertansif etkili bazı ilaçların anti-tümör etkisin olabileceği de
iddia edilmektedir. Örneğin propranololün, çocuklarda görülen deri ve bazı organ
hemangiomlarında klinik olarak etkili olduğu, bazı pankreas kanserlerinde önleyici etkisi
ise hayvan deneyleriyle gösterilmiştir. Radyoterapiye dirençli mide kanserlerinde
propranolol kullanımıyla bu direncin kırıldığı, hastaların radyoterapiden yarar gördüğü
gösterilmiştir. Diğer yandan, ACEI ile vitamin-K kombinasyonunun, vasküler endoteliyal
büyüme hormonunun serum seviyesini azaltarak, hepatosellüler karsinom olgularında
rekürrensleri azaltabileceği iddia edilmiştir. Bazı araştırıcılar da ACEI kullananlarda genel
kanser insidansının daha az görüldüğünü bildirmektedirler.
KANSER VE HİPERTANSİYON
Yorum